Birilerinin ölmesi gereken bir hikaye. Birisinin çokça ölmesi gereken bir başka gerçek.
Tanısı konulamamış bir eziyet, sahibinin ağlamadığı ama. Lüzumu var mı bu kadar serinkanlı olmanın?
Ben dün damdan düştüm mesela. An’dan da düştüm geçenlerde. Canım hiç acımadı lakin can’dan düştüm. Leşime cananlar üşüştü. Cesedim tuzdan bir kale, seyreden herkes gülüştü.
Ben gülmedim ama. Bir ceset gül’mez çünkü. Bir ceset ne kadar karanfil ise o kadar kasımpatı mayıs ayında.
Kirli beyaz bir tül gördüm. Tüllerin ardına baktım; ağlamaklı bir gül gördüm. Gül kırmızı bir kor ışığında, sabaha karşı kör olmuştum. Kendimi majör gördüm. Minör titreşimlerin sürekliliğinin tiryakisiyim, yapılan tetkiklerde kötü huylu tümör gördüm.
Küllere ayrılmış dip köşelerde istisnasız izmarit gördüm. Sardım, sarardım bir üçlü beşli sislerin ardında beynimi sönmüş gördüm.
Ne hoş. mat sarı bir gece dedim içimden, içimi dünden daha çok sararmış gördüm.
Göz gördüm, gördüğüne göz kulak. Akıl çözdüm, olduğundan çok daha boydak.
Kapattım sürgülü kepenklerini çünkü bu akıl bana olması gerekenden de ağlak.